Hatay’nın güzel bir köyünde, yerel halkın günlük yaşamının bir parçası olan sulama kanaları, bu defa kıyametin habercisi oldu. 3 yaşındaki küçük bir çocuğun sulama kanalında ölü bulunması, ailesini, komşularını ve tüm bölgeyi derin bir yasa boğdu. Olay, yerel halk arasında büyük bir üzüntüye neden olurken, ailevi dramı da beraberinde getirdi. Olayın detayları ve bu trajik durumun köydeki etkileri ise gündemdeki yerini koruyor.
Olay, geçtiğimiz günlerde Hatay’ın bir köyünde gerçekleşti. Ailesi ile birlikte bahçede oyun oynayan küçük çocuk, bir anda kayboldu. Aile bireyleri, çocuğu bulmak için etrafı ararken, durumu çevredekilere de bildirdi. Yaklaşık bir saatlik bir aramanın ardından, çocuğun sulama kanalında olduğu bilgisi geldi. Annesinin ve babasının yüreği ağzına geldi; çocuğun kanalda olduğuna dair yapılan ihbar, hızlı bir şekilde Jandarma ve sağlık ekiplerine ulaştırıldı. Sahada bulunan ekiplerin yoğun çabasıyla kanalın önündeki köy halkı, ne yazık ki üzücü haberi aldı. Küçük çocuğun cansız bedeni, hemen olay yerine ulaşan sağlık ekipleri tarafından kanaldan çıkarıldı.
Olayın ardından acılı aile ilaç tedavisi görse de, yaşanan bu trajedi büyük bir travma bıraktı. Aile, çocuklarının kaybının acısıyla baş etmenin yolu olarak destek arayışına gitti. Köy halkı ise olayı duyduğunda şok yaşadı; birçok kişi olaya tanıklık etti ve derin bir üzüntü hissetti. Köyde düzenlenmesi planlanan cenaze töreni ise tıpkı çocuğun hayatı gibi, hüzünlü bir kalabalık oluşturdu. Yerel halk, derin bir üzüntü içinde başsağlığı diledi. Çocuklar, bir yandan oyunlarının peşinden koşarken, diğer yandan arka planda olan tehlikelere karşı da savunmasız hale gelen bir grup olarak ortaya çıktı.
Bu tür olayların tekrarlanmaması için alınacak önlemler konusunda köyde yapılacak toplumsal değerlendirmeler gündeme geldi. Herkesin ortak görüşü ise sulama kanallarının çevresi ile çocukların güvenliğinin artırılmasına yönelik adımlar atılması gerektiği. Bu tür sulama kanallarının konumlarının daha dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi, kontrol altına alınması gibi önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiği konuşuluyor. Ayrıca, aile içi eğitimlerin artırılması, çocukların daha dikkatli izlenmesi gerektiği üzerinde de durulmakta.
Çocuk yaşta yaşanan bu kaybın ardından, köyde ve çevresinde yaşanan gelişmelerin önemi giderek artmakta. Olay, yalnızca Hatay’da değil, tüm Türkiye’de benzer trajik olayların önüne geçilmesi adına bir farkındalık oluşturma fırsatı sunmakta. Çocuk güvenliği üzerine yapılacak çalışmaların ve savaşın ne denli önemli olduğunu anlamamız için bu tür kayıpların bedeli ağır olmamalıdır. Sonuç olarak, köy ve aile olarak yaşanan bu kayıpların ardında, öğretici dersler ve toplumsal sorumluluklar beni bambaşka bir yerde olmaya zorlamaktadır. İçten bir şekilde yapılan başsağlığı dilekleri, bu tür trajedilerin tekrarlanmaması için birer umut ışığı olmaktadir.
Hatay’daki bu acı olay, her ne kadar bir kayıp olarak gözükse de, aynı zamanda geleceğe dair bir duruş ve önlem alma gerekliliğini de gözler önüne serdi. Toplum olarak, çocuklarımızın güvenliğini sağlama konusunda daha dikkatli ve ilgili olmalıyız. Eğitim sistemimizin yanı sıra aile çatısında çocuklarımıza doğru bilgiler vermeli; onları nereye kadar izlememiz gerektiğini bilmeliyiz. Çünkü her şeyin başı, çocukların güvenliği ve onların geleceğidir.