Son yıllarda kadın cinayetleri, toplumun en acı gerçeği olarak karşımıza çıkmakta. Ancak bir cinayet vakası, özellikle kurbanın son sözleriyle hafızalara kazınmış durumda. 35 yaşındaki Anne, eşi tarafından kızıyla birlikte katledildi. Olay, mahalle halkında büyük bir şok etkisi yarattı. Deprem gibi bir sarsıntıyla karşı karşıya olan bu trajik olay, yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda bir aile dramı ve toplumsal bir gözdağı. Anne'nun, daha önce “Sonum iyi olmayacak” diyerek yaptığı uyarı ise, bu cinayetin ne denli düşündürücü bir arka plana sahip olduğunu gözler önüne seriyor.
Yerel saat ile akşam yemeği saatinde gerçekleşen olayda, anne ve kızı evdeyken, 40 yaşındaki baba aniden eve döndü ve korkunç bir suç işledi. Komşuların ifadelerine göre, cinayet öncesinde aile içinde sık sık gerginlik ve tartışmalar yaşanıyordu. Durumun ciddiyetini hisseden Anne, komşularına ve arkadaşlarına bu konuda sık sık dert yanıyor ve geleceğiyle ilgili endişelerini dile getiriyordu. "Sonum iyi olmayacak" diyerek, yaşadığı sıkıntıları açıkça ifade etmişti. Komşuları, bu sözlerin ne kadar gerçekçi olduğunu ve bir gün korkulu rüyasının gerçekleşeceğini düşündüklerini aktardı. Anne, eğer bir gün böyle bir şey olursa, en azından sesini duyurmuş olmanın rahatlığı içindeydi.
Polis, olay yerine intikal ettiğinde, karşılaştığı manzara oldukça ürkütücüydü. Olayın hemen ardından yakalanan baba, cinayetin ardındaki motivasyon ve sebepler hakkında henüz açıklama yapmadı. Soruşturma, ailenin geçmişine dair detayları gün yüzüne çıkarmak için devam ediyor. Ayrıca kadının aile içindeki şiddet olayları hakkında daha önceki şikayetleri, davaya dahil edilecek. Çevresindeki herkes, bu cinayetin önlenebilecekken yaşanan bir trajedi olduğunu düşünüyor.
Bu trajik katliam, Türkiye'de yıllardır süregelen kadına yönelik şiddeti ve aile içi cinayetleri tekrar gündeme getirdi. Uzmanlar, kadınların boşanma veya ayrılma kararı aldıklarında, eşleri tarafından katledilme riski ile sıkça karşılaştıklarını bildirmekte. Kadınların, yaşadıkları veya tanık oldukları şiddeti bildirmeleri için cesaret bulmalarının oldukça zor olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Özellikle, sosyal faktörlerin ve toplumsal baskıların etkisiyle, birçok kadın yaşadıkları şiddet olaylarını gizlemekta. Bu durum, hem kadınları hem de çocukları tehdit eden bir tehlike oluşturmakta.
Son yıllarda, Türkiye'de kadın cinayetlerine karşı farkındalık arttı fakat, hâlâ yeterli önlemler alınmadığı düşünülüyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek adına yapılan kampanya ve çalışmalara rağmen, toplumun köklü yapısındaki değişimler yavaş gerçekleşmekte. Çoğu kadın, eğer bir gün bu tür bir şiddete maruz kalacaklarına dair bir inanç geliştirmişlerse, ailelerinden ya da sosyal çevrelerinden destek almak konusunda tereddüt yaşayabiliyorlar. Bu nedenledir ki, Anne’nin o korkunç sözleri, yalnızca kendi hikayesini değil, aynı zamanda birçok kadının yaşadığı karmaşık duyguları ve hayatta kalmak için verdiği savaşı temsil ediyor.
Anne ve kızının trajik ölümü, her birimizin bu konuda daha fazla duyarlı ve dikkatli olma çağrısını yapıyor. Yaşadığımız toplumsal sorunu anlamak ve bu konuda daha açık bir dil oluşturmak artık kaçınılmaz bir zorunluluk. Ancak bu tür olayların önüne geçebilmek için, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde adımlar atılması şart. Sadece kadınların değil, tüm toplumun bu cinayetlerin kurbanı olabileceği ve kadına yönelik şiddetin artık son bulması gerektiği bilinciyle hareket etmek zorundayız.
Son sözlerinde, "Sonum iyi olmayacak" diyerek yaşadığı korkuları dile getiren Anne, aslında birçok kadının sesini temsil etmektedir. Bu nedenle, cinayetlerin yalnızca birer istatistik olmadığını, her birinin birer insan hikayesi ve arka planda derin yaralar olduğunu unutmamalıyız. Son yaşanan bu olay ile birlikte, topluma düşen sorumluluk, kadına yönelik şiddeti önlemek için daha sıkı tedbirler almak ve kamuoyu bilincini arttırmak üzerine düşünmek için harekete geçmektir. Kendimizi, sevdiklerimizi ve toplumumuzu bu tehditten korumanın yolu, hep birlikte elele vermekten geçiyor.